Football is for you & me, not for fucking industry

26 Şubat 2010 Cuma

Başkan-Daum el ele hep beraber tribüne...


'Evinizdeki stadyum Digiturk' diye bir reklam var. Stadyum evinizdeyse tribünde evinizin salonu olabilir gibime geliyor. Bu durumda çok sevdiğimiz, her konunun uzmanı sayın başkanımız Aziz Yıldırım bey ile onun kurt zekaya sahip dahi hocası C.Daum Kandilli sırtlarında digiturk olan bir home stadium yerleşkesine gidebilirler. İstifa etmesinler. İstifa istemiyorum. Zira camiamızda bu ikilinin istifası "3 güne kalmaz geri dönerler" anlamına gelir. Ben sadece sezonun kalanını boğaz sırtlarında geçirmelerini temenni ediyorum. Ve bağırmak istiyorum:

"Aziz - Daum el ele, hep beraber tribüne"...

23 Şubat 2010 Salı

Bizim için aziz olan sadece FENERBAHÇEDİR


Fenerbahçe büyüklüğü stad büyüklüğü, tesis güzelliği, yıldız hayalleri değildir. Fenerbahçe büyüklüğü sahada gösterilen mücadele, onurlu futbol ve her yerde dik duruş, direniştir. Tüm bunları on yıl içinde yok eden ve betonarme bir büyüklük inşa edenler ile onları destekleyenler ne yazık ki Fenerbahçemizi yok ediyorlar.

22 Şubat 2010 Pazartesi

8li Türkiye Kupası Finalini piç etmek


Başlık için kimse "küfür" barındırıyor demesin... Bu kelime TDK sözlüğünde böyle kullanılır ;)

Avrupa basketbolu hafta sonunu kupa finalleriyle geçirdi. İspanya'da, Bilbao'da 15000 seyirci önünde oynanan finalde Real Madrid'i 80-61 yenen Barcelona kupayı kazandı. Maç ulusal yayın yapan şifresiz bir kanal, şifreli bir kanal ve İspanya dışında yedi kanalda yayınlandı. İtalya Kupasını Avellino şehrinde 7000 den fazla seyirci önünde C.S.Bologna'yı 83-75 yenen Siena kazandı. Maçı şifresiz yayın yapan bir ulusal kanal, şifreli yayın yapan bir kanal ve İtalya dışında 4 kanal canlı yayınladı. Polonya kupasını Varşova'da 7000 seyirci önünde oynanan maçta Turow'u 80-75 yenen AZS Koszalin kazandı. Maç Polonya'da ulusal yayın yapan bir kanalda ve uyduda şifresiz yayınlandı. Yunanistan Kupası'nda mutlu sona final maçında Panathinaikos'u 68-64 yenen Olympiakos ulaştı. Maçı iğne atsan yere düşmez bir kalabalık önünde oynadılar. Ulusal şifresiz bir, digital şifreli bir ve Yunanistan dışında 5 ülke tv si canlı yayınladı. Türkiye Kupası finalini 2500 kişilik bir salona girebilenler ve DSpor kanalı üzerinden taş çatlasa 100.000 kişi seyretti. İşte basketbol böyle sevdirilir. Salonu küçük tutacaksın, yayını en az kişinin izleyebileceği kanala vereceksin. Millet merak edecek "ne oluyor acaba lan orada?!?!" diyerek salonlara koşacak. Bu, ülkemizde basketbolu sevdiricez o yüzden 8li finalleri gezdiriyoruz yalanlarının taaa.... Piç ediyorsunuz o kadar. En başarılı olduğunuz konu bu zaten. Kupayı Fenerbahçe kazanmasa basında da nah yer bulurdu final günü sonuçları... İtalyan, Yunan, İspanyol ve hatta Polonyalı bilmiyor ama TBF biliyor her haltı. Yakışır.

Türkiye Kupasını kazanan takımımızı ve tüm emeği geçenleri kutluyoruz. Ancak on günde alınan sonuçlar değil kaybedilen 2008-2009-2010 yıllarının hedefleri önemlidir. Sonuç olarak Tanjeviç mutlaka gönderilmelidir.

43 sene sonra gelen kupa :) Bunu bazı ileri zekalılar böyle söyledi diye herkes kabul etmiş... 43 yıl sonra gelen kupa diye yazan yazana. Türkiye Kupası aralıksız 43 senedir yapılır ve sen 42 sene alamazsın başkaları kazanır, o zaman "43 sene sonra gelen kupa" denir. Şimdi 1928 senesinde yapılan Gazi Büstü kupası 2028 de yapılsa ve bir takım kazansa "100 sene sonra nihayet kazandı" mı yazılacak?!?! Fenerbahçe kazandı ya, bunu bile "43" sayısıyla bir şekilde küçümseme çabasıdır bu. Zaten 20 yıl oynanmamış bu kupa. Evet Fenerbahçe çok uzun süre alamamıştır bu kupayı. Ancak ilk kazandığı kupadan sonra düzenlenen 23. kupayı kazanmıştır.

21 Şubat 2010 Pazar

Doping yoksa Efes yok


Efes'in torbacısı, basına yansımayan bir operasyonda tutuklandı galiba. Belki de padişah 1.Recep'in akraba olarak saymadığı yeğenidir o torbacı. Burası Türkiye, komplo teorisi kurmazsan olmaz. Hoş bu teori cuk diye oturdu. Yeğen yok ortada, Efes'in idrarı+kanı temiz. Maçların galibi Fenerbahçe. Benzetme yapıyoruz tabi, uyuşturucu satan, temin eden, kullanan herkes mutlaka hesap vermelidir. Bunu yapan ülkenin büyük sermaye kalesi Efes de olsa, başbakanın akrabası da olsa durum değişmemelidir. Sonuç olarak Fenerbahçe bir haftada iki kez Ergin'i germiştir. Doping Pilsen Spor Kulübü'nün başı salonlarda ezilmiştir. Bir umutla hala koltuğunda olan cesur bir savcının "Organize Doping" konusunda girişimlerini beklemek ise bu fakirin ekmeğidir.

Yazımızı şöyle bitirelim:

"Söyle Efes söyle, söyle ne oldu?...!"...!!!