Fırtına Vadisi üzerinde yıllar önce, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından ‘yap-işlet-devret' modeli ile Fırtına ve Hala deresinin sularından yararlanılarak Fırtına Vadisi üzerinde kurulması planlanan Dilek-Güroluk Hidroelektrik Santrali ile başlanan oyunlar bu sefer ÇAĞLAYAN Deresi vadisinde başlanmıştır.
Yapımı düşünülen bu 3 adet santralın yöre insanlarına fayda ve zararları ile insan ve çevre üzerindeki etkilerinin Türk ve Dünya kamuoyuna duyurulmasının gereklidir. Türkiye genelinde üretilen toplam enerjinin ancak binde 3'ünü karşılaması düşünülen santrallerin kurulmasında dere suyunun yüzde 96'sının kullanılması durumunda kalan yüzde 4'ü derelerin alüvyon yapısı nedeniyle yatakta kaybolacak, dereye akan kanalizasyonlarla birlikte çay üretimi için kullanılan gübrelerdeki atıkların yağmur suları ile yataklara akması sonucu oluşacak yosunlaşma, bataklık, sivrisinek başta olmak üzere her türlü pislik ve koku bulaşıcı hastalıklara neden olurken bölge insanının sağlığı ciddi anlamda tehdit altında kalacaktır.
Bölgede toprak tabakasının yaklaşık 20-25 cm, dolayısıyla iklimin ıslak ve yumuşak olması nedeni ile Tünel açılması için patlatılacak dinamitler ve bacalara ulaşacak yolların yapımı için kesilecek 10 bine yakın ağaç büyük ihtimalle heyelanlara neden olacak, bölgede yaşayan insanlar ve yaşadıkları tarihi konaklar büyük bir risk altına girecek, erozyon kaçınılmaz hale gelecektir. Tüneller ve denge bacalarına ulaşmak için açılacak yollar nedeniyle meydana gelecek yaklaşık 500 bin metreküp pasa bugüne kadar inandırıcı bir açıklama yapılmadığından yörede büyük bir alana yayılacak, pasa örtüsü çevreyi ve canlıları tehdit edecektir. derede yaşayan kırmızı benekli Alabalık türleri de zarar görecek, dünyada eşine
az rastlanan çiçek ve kuş türleri de yok olacaktır. Yeşilin her tonunun doğaya nakış gibi işlendiği binlerce tür botanik bitkisi ve kuş türünün bulunduğu gür ormanları, yaylaları, krater gölleri kemer köprüleri, yüz yıllardır akan dereleri ile adeta bir dünya cenneti olan ÇAĞLAYAN Vadisinde Küresel ısınma tartışmalarının yaşandığı bu günlerde yapılacak baraj ve reğülatör çalışmaları gibi olumsuzluklar yöreye telafisi imkansız yeni bir gelir darbesi vuracaktır.

Son ağaç kesilmeden, son balık tutulmadan!
"Yalnızca son ağaç kesildikten, son ırmak zehirlendikten ve son balık tutulduktan sonra; ancak bundan sonra paranın yenemeyeceğini anlayacaksınız.”
Bir kızıl dere atasözü olan yukarıdaki deyim,bu projelere onay verenlerin bu doğa katliamlarının sonuçlarını da iyi hesaplamaları gerektiği kanısındayız.
Bu santrallerin doğaya ne gibi zararları olacak?
Bu santrallerin doğaya ne zararları olacak meselesi uzun. Kısaca söylemek gerekirse, dere yatağını canlı tutmak için bırakılması gereken telafi suyunu yeterince bırakmıyorlar; yani sucul ekosistemin devamı için yeterli su dere yatağında bulunmayacağından, var olan sucul ekosistem yok olacak.

Tünelleri açmak için patlatma yöntemi kullandığından örneğin binlerce patlatma yapacaksın demek. Bu da heyelana neden olacak. Doğayı bozduğundan son yıllarda turizme yönelmiş yerel halkın geçim kaynağını da elinden alıyorsun. İnsanlar dağ başına doğa ile baş başa kalmak, dinlenmek için giderken her tarafı yıkılmış, deresi akmayan, her tarafı elektrik iletim hatları ile doldurulmuş bir alana gelmeyeceklerdir.